Uluslararası Bir Deneyim:EASA
Geçtiğimiz sene gerçekleşen Eylül ayında Bilecik’ta gerçekleşen EASATurkey yerel atölyesinin katılımcılarından Atamer Boz, bu sene de EASA ruhunu deneyimlemek için reality temasıyla Sırbistan'da gerçekleşen uluslararası organizasyonun (EASASerbia:Reality) katılımcılarından biri oldu. Pandeminin global ölçekte hafiflemeye başladığı bu günlerde, uzun süredir uluslararası fiziksel etkinliğe katılamamış bizler için deneyimlerini yazdı.
EASA macerama başlamadan önce gidip gitmemek konusunda tereddütlüydüm. Kafamda soru işareti vardı: “Buna değer mi? Yaklaşık 160 kişi ile birlikte aynı spor salonunda kalabilecek miyim?” Yol boyunca tema kapsamındaki workshopları inceleyip nasıl işleyeceklerini düşündüm.
Kendimi Sırbistan’ın sıcağında Belgrad’ın yaklaşık 2 saat uzağında bulunan Kragujevac kasabasının ‘gerçekliğine’ atmam fazla uzun sürmedi. Easa için ayrılan sahaya girdiğim andan itibaren yemek kolileri taşıyan insanlar, sunum düzenini organize eden katılımcılar, bir yanda da benim gibi ilk kez katılan şaşkın insanlar vardı. Daha sonrası on beş gün bir arada yenilip içilen, aynı günün yorgunluğuyla akşamına ‘’partilenen’’, sabah katıldığımız atölyelerde beraber düşünülüp tartışılan ve bolca eğlenceyle geçen bir süreç oldu. Seçtiğim atölye Joe Ridealgh ve Polly North tarafından yürütülen Giant Puppet atölyesiydi.
Atölyenin ilk günlerinde polislerin neden kuklalardan korktuğuna, çok da tanımlı olmayan bir protesto şekli olan kukla kullanımının kamusal alanda eylemciler olarak nasıl ele alındığına dair makaleleri inceleyip tartıştık ve yapmak istediğimiz kukla için nasıl bir yöntem izleyeceğimizi ve nerede sergileyeceğimizi konuştuk. Burada özellikle tartışmalar üstlenenlerin mimarın yaratıcı sürecine müdahil olup nasıl satış odaklı yapılar ortaya çıkardıklarını ve bu ortamda mimarlığın, parayı tutan güç tarafından nasıl manipüle edildiğini gösteren örneklerle devam etti. Polonya ve Malta’dan gelen katılımcılar da ülkelerinde müteahhitlerin ışık almayan kutu gibi evler tasarlatıp satışa çıkarttıklarını ve satış sloganlarının ‘Live in Luxury’ gibi ironik örnekler olduğunu vurguladı. Ben de ülkemizdeki orman yangınlarının ardından Toki genel başkanının açıklamalarını örnek olarak verdim ve sonuç olarak ‘kukla’yı paraya aç bir üstlenici olarak tasarlayıp kollarını uzatıp şehirdeki insanları yakalayan bir meta olarak tasarlama fikrine geçtik. İlerleyen günlerde kukla strüktürünü nasıl gerçekleştireceğimizi planladık. Atık karton kutulardan parmak detayları ve elin tamamını oluşturup koli bantlarıyla birleşti ve genel hatlarını ortaya çıkardık. Daha sonra papier-mache tekniğiyle atık gazete kağıtları ve tutkal ile bedeni kapladık. Bu sırada diğer atölyedeki katılımcılarla beraber söyleşiler, seminerler ve tartışmalara devam edip her günün akşamı da eğlenmekten geri durmadık.
Fotoğraf:EASASerbia
EASA üzerine düşündüğümde sanırım en çok sevdiğim şey kendi okulumda bulamadığımı düşündüğüm beraber çalışma ve üretme kültürü oldu. Bireysel ve başkalarıyla yarıştırıldığımız katı akademik eğitim sisteminin sonucu olan bir noktada kendimizi yaptığımız şeyi sorgularken bulabiliyoruz. Bu durum gelecekteki adımlarımıza yönelik kuşku uyandırabiliyor ama alternatif eğitim ya da eğitimsizlik (?) pratiklerini bir arada tartışarak bir şeyler üretebilmek insana başka kapılar açıyor.
Günler ilerledikçe o ortama ait olma hissim arttı ve ilk günlerdeki endişelerim kayboldu. Yazdık, çizdik, şarkılar söyledik, aynı kaptan yemekler yedik. Aynı gölde yüzdük ve dünyadaki benzer sorunları tartıştık. Atölyeler bitmeye yaklaşırken aynı heyecanla sonuçları beklemeye başladık. Nihayetinde kocaman, gözleri parlayan paraya aç bir giant puppet ortaya çıkardık. Hep birlikte devasa kuklamız ve “Your real home is awaits, soon you'll live in luxury.” pankartlarımızla kasabadaki parka doğru yola koyulduk. Arabalar kornalarıyla yerel halk da ıslık ve alkışlarıyla bu kutlama/protestomuza eşlik etti. On beş gün yavaş yavaş sona ererken hepimiz zamanın ne kadar hızlı geçtiği ve gerçekliği sorguladığımız bu süreçten memnunduk. Geriye yeni arkadaşlıklar ve anılar kaldı. Her mimarlık öğrencisini EASA kültürünün bir parçası olmaya davet ediyorum.